Son beş aydır, özellikle SEDDK’nın Aveon Global Sigorta, AcnTurk Sigorta ve Arex Sigorta ile ilgili aldığı kararlar hakkında yoğun mesajlar alıyorum. Gelen mesajların ortak noktası şu: “Neden sessizsin, neden yorum yapmıyorsun?” Öncelikle şunu açıkça ifade edeyim: Aldığım bir karar doğrultusunda, artık sadece Türk sigorta sektörüyle sınırlı kalmayıp Dünya’da sigorta sektörlerine dair haberleri hem Türkçe hem de İngilizce olarak yayınlamaya yöneldim. Bu kararın temel sebeplerinden biri, Türk sigorta sektöründe olumlu ya da olumsuz hiçbir yorumun dikkate alınmaması. Negatif bir görüş belirttiğinizde anında “reklamı keseriz” sopası gösteriliyor. Ancak şunu da belirtmeliyim ki, Sigorta Haber olarak biz reklam almasak da yayın hayatımızı rahatlıkla sürdürebiliyoruz. Çünkü sistemimiz tamamen yapay zekâ üzerine kurulu; bu bize hem özgürlük hem de bağımsızlık sağlıyor.
Bu noktada bir parantez açarak eklemeliyim: ACNTurk, Arex ve Aveon Global Sigorta dahil olmak üzere, bu yıl kendi isteğimizle birçok şirketle reklam anlaşması yenilemesini yapmadık (yapmıyoruz). Bunun sebebi, artık uluslararası sigorta şirketleriyle iş birliği yapma hedefimiz. Türk sigorta sektöründen gelen baskılar ve kısıtlamalar, bizi daha geniş bir vizyona yöneltti. Özellikle bu konuya vurgu yapma nedenim, yahu reklam alıyorsunuz diye savunuyorsunuz diyenlere bir not…
Gelelim güncel konular hakkındaki merak edilen yorumlarıma… Ben her zaman yerli sermayeyi savunan biri oldum. Yabancı sermayeyi dışladığım anlamına gelmesin bu; ancak yerli sermaye bana göre her zaman ayrıcalıklı olmalı ve pozitif ayrımcılığa tabi tutulmalı. Önümüzde Çin gibi devasa bir örnek var. Çin, yerli otomotiv markalarına sağladığı destekler ve ayrıcalıklarla bugün dünyanın en büyük otomotiv devlerini yarattı. Üstelik bu markalar, ihracat rakamlarıyla da lider konumda. Açıkçası, bu başarıya hayranlık duymamak elde değil.
Elbette, bizim şirketlerimizin de hataları olabilir. Ancak bana göre bu hataları cezalandırmak yerine düzeltmek ve yönlendirmek öncelik olmalı. Her şeye ve herkese rağmen bu düşüncemden vazgeçmeyeceğim. Yerli sermayenin güçlenmesi gerektiğine olan inancım tam.
Şunu da biliyorum: Bu düşüncelerim pek çok kişinin umurunda olmayacak. Olsun, ben yine de tarihe bir not düşeyim. Eminim ki bir gün, yüzde yüz Türk sermayeli şirketlere hak ettikleri ayrıcalık tanınacak ve bu şirketler dünya sahnesinde güçlü birer aktör haline gelecek. Enseyi karartmaya gerek yok; umut her zaman var!